BABAM GELDİ AKLIMA

whatsapp-image-2022-03-26-at-12-45-12.jpegDün gece uykum kaçtı, sabaha kadar uyuyamadım, olur ya bazen. Babam geldi aklıma. Babamı kaybedeli tam 7 yıl oldu. Çocukluğumda birlikte geçirdiğimiz şahane yılları andım.

Sonra bir baktım babamla konuşuyorum. Aralarda konuşurdum, derdim varsa ona anlatırdım, sevincimi de paylaşırdım özellikle çocuklarla ilgili ise, onlara çok düşkündü. Ama bu seferki farklıydı. Ben normalde her şeyimi Allah'ımdan isterim. En çok onunla konuşurum esasında. Ama dün gece babamdan istedim. Babamla anılar konuşmalar derken sabahı ettim. Bu yüzden bugün canım size bu şahane adamı yani babamı anlatmak geldi içimden.

Babam, Almanya'ya giden ilk işçilerdenmiş. İnsanlarla kurduğu güzel ilişkileri fark eden Alman kişiler onu Almanca öğrensin diye bir yıl Götte Enstitüd' e yollamışlar. Babam, çok iyi Almanca konuşurdu. Almanlar ile Türklerin anlaşmasını sağlar, yapılacak evrak işlerinde yardımcı olurdu. Sonra bir Cemiyet kurdu ve yıllarca başkanlık yaptı.

Babam çok komik bir adamdı. Biz Münih' e bir saat uzaklıkta Bruckmuhl adında bir köyde yaşardık, ben orada doğdum. Köy olduğu için biz herkesi, herkes de bizi tanırdı. Cenaze de olsa düğün de, Türk de olsa Alman da biz tüm komşularımızın özel günlerinde bulunurduk.

Kocaman bir bahçemiz vardı ve karşı komşumuzun Berrly ve Pinky diye iki kedisi vardı. Babamı bahçede akşamüzeri beklerlerdi. Babam "wo İst mein Pinky, wo İst mein Berrly " diye bağırdığında koşarak gelirler karınlarını açarlardı. Babam onlarla konuşur, onlar da bütün gün ne yaptıklarını mir mır anlatırlardı sanki. Annemle onu izlerdik ve annem " Zuhal bu kediler babanı anlıyor, o da kedileri, bunlar bildiğin konuşuyor" derdi. Ve babama "neler anlattı seninkiler" diye sorduğunda, babam da bir bir anlatırdı.

Böyle güzel severdi bu adam hem insanı, hem tüm canları.

Annemin siyah üzerine renkli güllü, çok ama çok güzel bir elbisesi vardı. Dekoltesi olan bir elbise. Annem de fıstık gibi tabii. Babamın birkaç kere anneme " Suzi' cim, bu elbiseyi giymeni istemiyorum " dediğini, annemin de " tamam Taner ‘cim, valla sadece evde giyeceğim" dediğini hatırlıyorum. Sadece evde giyiyordu da bize gelen giden hiç bitmiyordu ki. Ee annem de ben üstümü değiştireyim mi desin, elbise üstünde kalıyordu.

Gel zaman git zaman "Suzi' cim giyme" " Taner çim tamam " olayına babam son noktayı koydu. Bir gün annem işten geliyor, beni de bakıcıdan almıştı. Mutfağa bir girdik, elbise param parça makasla kesilmiş ve avizeye asılmış. Altında bir kâğıt ve kâğıtta ‘’Bu elbise tüm uyarılara rağmen suç işlemeye devam etmiştir. Yüce yargının da emriyle istemeyerek de olsa idama mahkûm edilmiştir. Elbiseye rahmet, sevenlerine sabır dilerim " diye not yazılmış. Annemin gülmekten gözyaşları gelmişti. Hala " ben o elbiseye 100 Mark vermiştim, sadece evde giyiyordum " der birlikte güleriz. Böyle güzel kıskanırdı bu adam sevdiği kadını.

Bir gün bakıcım, Oma’m bana dedi ki " Zuhal, bugün kiliseye gideceğiz, vaftiz edileceksin ama bu aramızda sır kalacak, kimseye söylemek yok." Ben de " tamam " dedim. Çok küçüğüm ana dün gibi hatırlıyorum. Bu arada kendisi Katolik, her yemek öncesi dua edilir, ben de ellerimle onlar gibi dua etmek istediğimde Oma'm ellerimi indirir ve " Zuhal bizimle dua edebilirsin, ama ellerinle nasıl dua edeceğini sana ailen gösterecek " derdi.

Neyse kiliseye gittik. Papaz beni tanıyor zaten. Vaftiz edildim. Her şey o kadar güzel eğlenceliydi ki, tüm tembihleri unutup her şeyi babama anlattım. Babam beni de alıp yukarı çıktı. Havadan sudan derken " bugün neler yaptınız ona" diye sordu. O da garibim " masal anlattım, bahçede oynadık" falan derken suratından her şeyi söylediğimi anladı, o da gerçeği anlattı ve çok özür diledi.

Babam " Oma' cım, Zuhal' i ne kadar sevdiğini biliyorum. Ama Zuhal Müslüman bunu biliyorsun. Sen de kötü bir şey yapmak istemedin. Senin inancın da bu. Allah aynı Allah, hepimizin Allah'ı. Üzülmene gerek yok" dedi. Oma' bin nasıl heyecanla, gözleri dolu dolu babama sarılmasını asla unutamam. Ne din, ne ırk, ne zengin fakir ayırırdı. Böyle güzel inanır, ibadetini yapardı bu adam.

Annemle en büyük kavgaları babamın elinin açık olmasıydı. Annem "Taner' cim, canım kocacım sana bir sigara verene sen on tane ver ama bir kerecik de o versin enayi misin? Bak biz de nasıl çalışıyoruz " derdi. Cemiyet başkanı olduğu için gelen geçen ihtiyaç sahibi bize gelirdi. Hatırlıyorum da bizde kalanlar, hatta iki gün deyip yirmi gün kalanlar falan olurdu.

Bir de paraya ihtiyacı olanlara, en az 100 Mark verirdi borç tabii. Borç da o paraların anca yarısı geri gelirdi. Aklım erdiğinde bir gün " baba, annem haklı. Tanımadığın insanlara bile para veriyorsun. Yazık değil mi size " demiştim. O da , " bak Zuhal, parayı adama verdiğimde yastığa başımı koyduğunda huzurla uyurum, vermezsem ya adamın ihtiyacı çoksa da beni bozmayacak bu parayı neden vermedim diye uykularım kaçar. Ha adam gerçek ihtiyaç sahibi ise eninde sonunda, eli rahatladığında o parayı bana geri verir. Ha dolandırıcı ise, inan ölümüne yakın yaptıkları bir bir aklına gelir huzur bulamaz. Boş ver biz huzurla uyuyalım. Para dediğin nedir ki, ne kadar çok verirsen o kadar çok geri gelir unutma" demişti. Böyle güzel bir yaşam felsefesi vardı bu adamın.

whatsapp-image-2022-03-26-at-12-45-30.jpeg

Böyle bir adamın kızı olmaktan gurur duyuyorum. Böyle adamları n çoğalması en büyük hayalim. Canım babam, her baba özeldir ama sen benden başka herkes için çok özeldin. Huzurla uyu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum