Nardugan tartışması: kültür mü, inanç mı?

Bugün Nardugan…
Son yıllarda özellikle sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan, kimine göre “Türklerin kadim bayramı”, kimine göre ise “yanlış anlaşılmış bir ritüel”.

Peki mesele gerçekten ne?

Nardugan, Orta Asya Türk topluluklarında kış gündönümünü, yani gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başlamasını simgeleyen, İslam öncesi bir gelenek. Güneşin karanlığa galip geldiği düşüncesi, doğanın yeniden canlanacağına duyulan umutla birleşiyor. Akçam ağacı, dilekler, paylaşım ve birliktelik… Bunların tamamı dönemin inanç dünyasının bir parçası.

Ancak tam da burada önemli bir ayrım yapmak gerekiyor.

Bilmek başka, kutsamak başka

Bir toplumun geçmişini bilmesi kadar doğal bir şey yok. Türklerin İslam öncesi inançlarını, bayramlarını, ritüellerini öğrenmek; bunu tarihsel ve kültürel bir çerçevede anlatmak kimseyi dinden çıkarmaz, inancını da zedelemez.

Ama iş, bir geleneği dinî anlam yükleyerek, kutsal kabul ederek, ibadet veya bayram havasına sokmaya geldiğinde tablo değişiyor.

İslam’da bayramlar nettir. Ramazan ve Kurban Bayramı’nın dışındaki günlerin dinî bayram olarak kabul edilmesi, İslam inancıyla örtüşmez. Bu nedenle Nardugan’ı bir inanç günü ya da kutsal bayram gibi kutlamak, Müslümanlar açısından problemli görülür.

Kültürel miras neden rahatsız ediyor?

Aslında tartışmaların büyük bölümü niyetten değil, kavram karmaşasından çıkıyor.
Bir kesim Nardugan’ı sadece “atalarımızın kültürü” olarak anlatıyor.
Bir kesim ise bunun dinî bir alternatif gibi sunulmasından rahatsız oluyor.

Haklılık payı iki tarafta da var.

Sorun, Nardugan’ın bazen bilinçli ya da bilinçsiz şekilde dinle yarışan bir sembole dönüştürülmesinde. Oysa tarih, inançtan ayrı okunabilir. Kültür, dinin yerine konmadığı sürece zenginliktir.

İnançla kavga etmeden geçmişi hatırlamak

Ne geçmişimizi inkâr etmek zorundayız,
ne de inancımızla çatışacak semboller üretmek.

Nardugan; Türklerin İslam’dan önce doğayla kurduğu ilişkiyi, güneşi, umudu ve yaşam döngüsünü anlatan tarihsel bir bilgidir. Bu haliyle bilinmesi, konuşulması, yazılması doğaldır.

Ama Müslüman bir toplumda dinî bir bayramın yerine konulması ya da kutsal bir gün gibi sunulması da doğal değildir.

Belki de mesele şu soruda düğümleniyor:
Biz bir geleneği mi anıyoruz, yoksa ona yeni bir inanç mı yüklüyoruz?

Cevap niyette gizli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.