Demet Kızıl
Hayaller Paris, gerçekler Sulukule!!
Marmaris’te son günlerde garip bir “festival coşkusu” dolaşıyor. Coşku diyorum ama, coşan kim belli değil. Birkaç vatandaş dışında kimsenin anlam veremediği, şaşkın bakışlarla “Bu muydu yani festival?” diye sorduğu bir etkinlikler bütünü…
Belediyenin “dâhiyane” ve her işin içinde olan gedikli başkan yardımcısı beyefendi, kim bilir kaç paraya mal olan bu festival hayalini gerçekleştirmenin gururunu yaşıyor mudur, bilemiyorum.
Ama şundan eminim: hayallerindeki yılbaşı festivalindeki havayı Marmaris’e taşımaya çalışıyorsanız, önce cazla başlar, sonra bir anda “Ankara’nın Bağları”na bağlamazsınız. Yani en azından vizyon dediğimiz şey böyle bir şey gerektirir. Buna da festival diyemezsiniz panayır dersiniz belki, bu da bir fikir!
Ama belli ki vizyon da bu kadarmış.
Marmaris’in yıllardır çözülmeyi bekleyen onlarca sorunu varken, sanki tek eksik festivalmiş gibi bir hava estiriliyor.
Altyapı sorunları? Duruyor.
Temizlik? Tartışmalı.
Otopark meselesi? İçinden çıkılamaz hâlde.
Yollar? Köstebek yuvası…
Yol çalışmalarında kullanılan tabelalar? Hatalı.
Bu hatalar yüzünden yaşanan kazalar? Kimi zaman can alıcı!
Yapılan işler nerelerde yayınlanıyor? Kim görüyor, programlar nerede yayınlanıyor? Marmaris yaşayanlarının bile bilmediği program akışları! Bir de bu festivaller hani mahallelere de yayılacak tı? N'oldu?
Ve tüm bunların ortasında biz hâlâ “festival” konuşuyoruz, sanat müziği ile başlayıp roman havası ile biten bir panayır gibi!
Üstelik bir de işin kermes–pazar tarafı var di mi? Buz pateni olayı da yine aynı dahiyane fikirlerden! Kimden ne kadar ücret alındığı, kimlere bilabedel stant verildiği, kimin hangi kriterle oraya yerleştiği muamma. 50 bin Liraya dükkan kirası gibi stant veriyorsunuz, elektrik sponsordan, para gelen esnaftan sahi siz bunun neresindesiniz?
Buz pateni pisti reklamları yaptınız ancak yarım saati 400 Lira bir saati 600 Lira 2 çocuğu olan orta direk gelirli Halkın çocuğu bu spora özenmesin dediniz, bu da farklı bir olay!
Bir bakıyorsunuz, bazıları için kapılar ardına kadar açık; diğerleri için ise türlü kural, koşul, prosedür… Bir de üstüne, sanki babasının malını dağıtıyormuş edasıyla ortalıkta dolaşan müdürler… Ne güzel değil mi? Kamu alanı, kamu bütçesi, kamu düzeni… Hepsi birilerinin elinde özel işletme rahatlığında sanki!
Bu kurulan festival stantlarında satılan malzemelerin, verilen hizmetlerin ücret politikası nasıl belirleniyor? Bunlardan sorumlu olan başkan yardımcısı neye göre kime göre bu kararları alıyor? Şeffaf ve halkçı belediyeye yakışan bir tutum görmek istediğimiz yerdeyiz!
Körler sağırlar birbirini ağırlar misali; alkışlayan kalabalık her zaman hazır. Yalakalık yapana “ayy canııım” diye açılan ödenekler, ihalesiz verilen işler… Eleştiren olursa da hemen “tu kaka”.
Gerçekten insan düşünüyor:
İyi ki Marmaris’te değil de bir muz cumhuriyetinde yaşamıyoruz!!!!!
Ama itiraf edeyim, bazen çok benzetiyoruz.
Bir ilçenin vizyonu böyle mi olmalı?
Bu mudur Marmaris’in hak ettiği?
Hayaller Paris, gerçeklerin Sulukule’den öteye gitmediğini görmek acı veriyor.
Ama daha acı olanı şu: BAZILARININ BUNU HÂLÂ BAŞARI ZANNETMESİ!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.