MARMARİS'TE KADINLAR HAKLARI İÇİN YÜRÜDÜ

MARMARİS'TE KADINLAR HAKLARI İÇİN YÜRÜDÜ

Marmaris Belediyesinin desteğiyle Marmaris Kadın Platformu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında yürüyüş gerçekleştirdi.Pankart açıp hükmet aleyhine slogan attı.

Marmaris Kadın Platformu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında Ketenci Kavşağı’nda ellerinde afiş ve pankartlarla bir araya geldi. Yürüyüşe Belediye Başkanı Mehmet Oktay yanı sıra erkeklerde destek için katıldı. Polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı yürüyüşte hükümet aleyhine sloganlar atılarak kadına şiddete hayır denildi. Müzik ve sloganlar eşliğinde 4,5 kilometre yürüdükten sonra Kordon Caddesi Atatürk Anıtı önünde toplanıldı. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve şehitler adına bir dakika saygı duruşu ardından İstiklal Marşı okundu. Günün anlam ve önemine dair Marmaris Kadın Platformu açıklama yaptı. 8 Mart, Kadının haklı mücadelesinin ve dayanışmasının günüdür. 1857 yılında kadın işçilerin “Kazanana kadar mücadele edeceğiz” diyerek çıktıkları ve canlarını ortaya koydukları bu mücadele, bugün de haklarımıza sahip çıkmak adına savaşın ve yoksulluğun gölgesinde devam ettiğini ifade eden platform sözcüsü, “ Kadının cinsel kimliğinden dolayı uğradığı ayrımcılık, bütün tarihsel süreçlerde ve tüm dünya coğrafyasında farklı biçimlerde kendini gösteren evrensel bir sorundur. Kadınlar yaşama hakkı başta olmak üzere, eğitim, sağlık, çalışma sosyal ve siyasal yaşama katılma gibi birçok alanda ihlallere maruz kalmaktadır.Evde, sokakta, işyerinde, tarlada, fabrikada emeği ve bedeni sömürülmekte, ezilmekte ve şiddetin her türüyle karşı karşıya kalmaktadır.Erkek egemen sistemin yarattığı savaşın mağduru olan, savaşta neslin devamı gerekçesi ile çocuk doğurmasına yönelik baskılanan, yaşam hakkı gasp edilen, göçe zorlanan, köleleştirilmeye çalışılan kadınlar; kendilerine dayatılan tüm bu sistematik şiddete karşı, devlet politikalarında ve karar alma mercilerinde yer alarak dünyada barışı ve toplumsal eşitliği sağlayanlar olma gücüne sahiptir.Toplumdaki cinsiyetçi işbölümü sorgulanmadığı için kadınların daha düşük gelirli, yükselme şansı olmayan işlerde çalışmaları ve esas görevlerinin aile içi sorumlulukları olduğu düşüncesi meşrulaştırılmaktadır. Bu da genel yoksulluk içinde kadın yoksulluğunun daha da artmasına yol açmaktadır. Kadınların haklarına ve kazanımlarına dönük tüm bu kadın düşmanı politikalarda gerici vakıf, tarikat ve cemaatler devreye sokulmaktadır. Müfredatta yapılan değişikliklerle hazırlanan kitaplarda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikler fıtrata bağlanmakta, kadınların ikincil konumda olduğu öğretilmeye çalışılmaktadır.Kadınlar, 21. yüzyılda hala cinsiyet eşitliği, ekonomik eşitlik ve evrensel temel hak ve özgürlükler için mücadele verirken, Türkiye, kadının insan hakları ihlalini önlemek için devletlere yükümlülük getiren İstanbul Sözleşmesinden çekildiğini açıklamıştır.Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddetin ve ayrımcılığın yok edilmesi için taraf devletlere koruyucu ve önleyici tedbirler alma yükümlülüğü veren İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı tarihi bir hata olduğu gibi hukuka da aykırıdır. Unutulmamalıdır ki; İstanbul Sözleşmesi, temelinde bir insan hakları sözleşmesidir ve kadınların şiddetten uzak ve ayrımcılığa uğramadan yaşaması için vazgeçilmezdir.İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı ile bütünsel varlığı tehlikeye atılan kadınlar şimdi de nafaka haklarının ellerinden alınması tehlikesi ile karşılaşmışlardır. Medeni Kanun’da düzenlenen nafaka konusunda kadın-erkek ayrımı yapılmamıştır. Kamuoyuna süresiz gibi lanse edilen yoksulluk nafakasının hangi durumlarda kendiliğinden sona ereceği, azaltılacağı ve kaldırılacağı da mevcut kanunda düzenlenmiştir. Kadın erkek ayrımı yapılmayan yoksulluk nafakasından daha çok kadınların yararlanmasının sebebi, kadının ev içi emeğe mecbur bırakılması, istihdam edilmemesi ve eşit işe eşit ücret alamamasıdır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde çok önemli bir güvence sağlayan ve Türkiye’nin ev sahipliği yaparak imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı çekilmek, nafakayı tartışılır bir müesseseye dönüştürmek, evlilik yaşını çocuk yaşa indirgemeye çalışmak, kadını arabuluculuk kurumlarına mecbur bırakmak gibi uygulamalarla kadınlar sistematik olarak güçsüzleştirilmeye çalışılmaktadır.Kadına Yönelik Şiddetin önlenmesi konusunda son açıklanan “reform” ise tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Halihazırda uygulanmakta olan CMK ve Adli Yardım müesseseleri yeni bir uygulamaymış gibi sunulmuştur. Mevcut uygulamada ısrarlı takip fiili TCK madde 96’da yer verilen eziyet suçu kapsamında değerlendirilmekteyken yeni paketle bu suça öngörülen ceza artırılmış değil bilakis azaltılmış olmaktadır. Cumhurbaşkanlığı nezdinde kabul edilen kravat indirimi ise yıllardır ifade ettiğimiz eril yargının ilk defa dile gelişidir ve dinmez mücadelemizin kazanımıdır. Kadınlar duyulmayanı söylemeye, görülmeyeni göstermeye devam edeceklerdir. Ta ki devletin her kademesinde ve tüm eril zihniyetlerde tek tek kabul görene dek! Unutulmamalıdır ki; kadının güçsüz olduğu bir toplumun kalkınması ve güçlenmesi mümkün değildir” dedi.

Konuşma sonrası şarkılar,marşlar söylendi. Halk ve dans oyunları ekipleri gösterilerini sundu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum