Gazeteci Özkan Saçkan’dan kitap tavsiyeleri

Gazeteci Özkan Saçkan’dan kitap tavsiyeleri

Gazeteci Özkan Saçkan kitap severler için kitapları yorumlayıp özetleri ile tavsiyelerine devam ediyor.


Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım

LANZAROTE DEFTERLERİ 1.KİTAP: Hem de çağının tanığı ve toplumsal sorumluluklarının bilincinde muhalif bir yazar/aydın olarak dünyada yaşananları değerlendiriyor.

//

KAÇAK ROMAN: Felsefeye, İstanbul’a, kişisel gelişim ve koşu sporuna ilgi duyanlar arasında da çokça konuşulmaya aday bir yapıt...

//

BİR NEHİR DEĞİL: Yazar son romanında, yoksulluk ve imkânsızlıklar, erkeklik, suçluluk duygusu, bastırılamayan arzular ve sıradanlaşan şiddet gibi konuları ele alıyor.

//

SONBAHAR DEPREMİ: Bu roman, yalnızca bir ihanet hikâyesi değil; aynı zamanda aşk, evlilik, özgürlük ve duygusal yüzleşmeler üzerine inşa edilen psikolojik bir yolculuktur.

//

YARINA KALIR YANINA KALMAZ: Aldatılan, ihanete uğrayan, sevgiyi yara bandı gibi kullanan, yasak aşklara sürüklenen kadınların hikâyelerini kaleme alıyor.

//

TALİM YAZILARI: Roman yazarken “başka biri”sin, yapıtın bir parçası olarak orada olman gerekmiyor. Ama mektuplarında kendinsin, (yapıtının bir parçası olarak) oradasın.

İşte o kitaplar;

//


Yazar, hem Lanzarote’de geçen günlerini aktarıyor

JOSE Saramago’dan LANZAROTE DEFTERLERİ 1.KİTAP. 1992 yılında Portekiz hükümetinin İsa’ya Göre İncil’in Avrupa Edebiyat Ödülü kısa listesinden çıkarılmasını istemesi üzerine, yazar bunun bir “sansür” olduğunu söyleyerek Portekiz’den ayrılma kararı alır ve Lanzatore’ye (Kanarya Adaları) yerleşir. 1993 yılında yazarın gönüllü sürgünü başlamıştır. Senenin başında dostları yazara “özel” bir defter verirler. Tek koşulları vardır: Lanzarote’deki günlerini yazması. Yazar defteri kabul eder ve “günler yürümeye başlar”. 15 Nisan-31 Aralık 1993 tarihlerini kapsayan Lanzarote Defterleri’nin bu ilk cildinde yazar hem Lanzarote’de geçen günlerini aktarıyor hem de çağının tanığı ve toplumsal sorumluluklarının bilincinde muhalif bir yazar/aydın olarak dünyada yaşananları değerlendiriyor. 160 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)

img-1650.jpeg
//


Koşu sporuna ilgi duyanlar arasında konuşulmaya aday bir yapıt

TOLGA Gümüşay’dan KAÇAK ROMAN. Arananla arayanı, hakikatle algılananı iç içe geçiren düşsel bir Boğaziçi kurmacası... Eser, koşu temposunda ilerleyen sürükleyici anlatımı, merak uyandıran kurgusu, şiirsel dili ve felsefi sorgulamalarıyla geniş bir okur kitlesi üzerinde derin izler bırakabilecek nitelikte. Çağdaş edebiyatseverlerin yanı sıra; felsefeye, İstanbul’a, kişisel gelişim ve koşu sporuna ilgi duyanlar arasında da çokça konuşulmaya aday bir yapıt... 160 SAYFA.
(REMZİ KİTABEVİ)

img-1651.jpeg
//

Yoksulluk ve imkânsızlıklar, erkeklik, suçluluk duygusu

SELVA Almada’dan BİR NEHİR DEĞİL. Ormanlık alanda bir nehirde, sıcak ve boğucu bir hafta sonu, ikisi orta yaşlarında biri genç üç arkadaş balığa çıkmaya karar verir. Geçmişte bu bölgede korkunç bir kaza sonucu en yakın arkadaşlarını kaybetmişlerdir. Buna karşın sevdikleri kıyılarda konaklar, koca bir vatoz tutarlar. Sonrasında ormanı arkalarına alarak kamp yapar, yer içer, vakit öldürürler; ancak ne kaybettikleri arkadaşlarının anısı ne de suçluluk duygusu peşlerini bırakır. Onları yabani doğanın yahut sınırları içinde bulundukları kasabanın ahalisinin de sıcak karşıladığı pek söylenemez. Yabancılara şüpheyle yaklaşan ve kızgın güneşte iyice bunalan işsiz güçsüz ahali, bu üç erkeğin kasabalı kızlarla takılmasından hoşlanmaz ve en sonunda bir şeyler yapmaya karar verir. Arjantin kırsalında heba olan hayatlarla kanıksanan trajedileri muazzam bir duyarlılık ve keskin bir işçilikle resmediyor. “Selva Almada’yı her zaman tutkuyla okurum ama Bir Nehir Değil başka bir şey. Oturma odamda ayağa kalkıp yüksek sesle okudum. O kadar iyi.” Samanta Schweblin. “Usta işi bir edebi eser... Hikâye geçmişin, kız kardeşlerin, eşlerin, eski sevgililerin, delikanlı maceralarının ve kıskançlıkların arasında dolanan arsız bir tropikal sarmaşık gibi dallanıp budaklanarak geri dönüş ve yan sahnelerle derinleşiyor.” Annie Proulx. 80 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)

img-1652.jpeg


//


İnsan ilişkilerinin kırılgan dengelerini sorgulayan kitap

AYHAN Görgülü’den SONBAHAR DEPREMİ. Kitap, bireylerin seçimlerini ve bu seçimlerin hayatlarında yarattığı sarsıcı etkileri derinlemesine işliyor. Bu roman, yalnızca bir ihanet hikâyesi değil; aynı zamanda aşk, evlilik, özgürlük ve duygusal yüzleşmeler üzerine inşa edilen psikolojik bir yolculuktur. İnsan ilişkilerinin kırılgan dengelerini sorgulayan kitap, okuru, iç hesaplaşmalarıyla baş başa bırakıyor. Sonbahar Depremi'nin estirdiği duygu rüzgârlarına kapılmaya hazır mısınız? 224 SAYFA.
(A7 KİTAP)

img-1649.jpeg

//

Kimse yaşattığını yaşamadan gitmez

BİRCAN Yıldırım’dan YARINA KALIR YANINA KALMAZ. Sana ihanet eden, yalan söyleyen, seni en yakın arkadaşınla aldatan, kalbini kıran, paranı çalan, seni değersiz hissettiren, seni ezen, beğenmeyen, sözleriyle ve davranışlarıyla küçümseyen, seni yarı yolda bırakan, bugün “seviyorum” deyip ertesi gün haber bile vermeden çekip giden o adamın yanına mı kaldı sanıyorsun? Sen ağlarken, ıstırap içinde kıvranırken; o gününü gün edip, sonsuza dek mutlu yaşamaya devam mı edecekti? Buna nasıl inanırsın? İlahi adaleti nasıl unutursun? Hesap günü muhakkak gelir. Defterler dürülür, bedeller ödenir. Kimse yaşattığını yaşamadan gitmez. Bu kitapta kadınların aşkla, parayla, ihanetle ve ayrılıklarla verdiği sınavların içinden nasıl güçlenerek çıktıklarını değil, nasıl hesaplaştıklarını okuyacaksın. İlahi adaletin tecellisini hızlandıran ritüellerin ne büyük mucizelere yol açtığına inanamayacaksın. Bu kitap, insan ilişkilerinin derin dehlizlerine iniyor. Aldatılan, ihanete uğrayan, sevgiyi yara bandı gibi kullanan, yasak aşklara sürüklenen kadınların hikâyelerini kaleme alıyor. Her hikâye bir iç hesaplaşma, her cümle bir uyanış daveti... 192 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)

img-1653.jpeg
//


Yapıta bakmak, fokuslanmak, parıltıda kör olmaktır
ERGUN Tavlan’dan TALİM YAZILARI. Yazar, edebiyat tarihinden bugüne satır aralarında kalanları, konuşulan fakat yazıya geçirilmeyenleri, “söylenmeye” cesaret edilemeyenleri özgün üslubu ve fragmantal yazı biçimiyle kaleme alıyor. Kitap parça parça büyüyen başka bir eleştiri, yakın okuma yaklaşımı. Kimdi, unuttum, Dostoyevski’nin mektuplarının bomboş olduğunu söylüyordu yazarlarımızdan biri. Dostoyevski’nin mektuplarında Dostoyevski’yi aramış ama bulamamış. Ben de orada buluyorum Dostoyevski’yi. Yapıta bakmak, fokuslanmak, parıltıda kör olmaktır. Roman yazarken “başka biri”sin, yapıtın bir parçası olarak orada olman gerekmiyor. Ama mektuplarında kendinsin, (yapıtının bir parçası olarak) oradasın. Kimsin? 144 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)

img-1654.jpeg
//

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.