Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım
SIRLARIN SIRRI: Yazar kitabı için: "Bugüne kadar yazdığım en karmaşık kurgulanmış ve iddialı roman - ve aynı zamanda en eğlenceli olanı. Yazmak unutulmaz bir keşif yolculuğuydu. Türk okurları için de şu mesajı veriyor: Türkiye büyüleyici bir ülke olmasının ötesinde, dünyadaki en sevdiğim yayıncılardan birine ev sahipliği yapıyor: Altın Kitaplar. Onlar benim için aile gibidir" diyor.
//
BİR CİNAYETİN PSİKANALİZİ: Akıcı bir dille yazılmış olan ve etkileyici gerçek detaylara dayanan kitap, yeni bir romancının hayranlık uyandıran yeteneğini gözler önüne sererken, Freud, Carl Jung ve Hamlet hakkında bildiklerinizi gözden geçirmenize neden olacak.
//
MASALIN BİTTİĞİ YER: Bilgi birikimini aktarırken saha deneyimini görmezden gelmeyen, boşanmanın duygusal yükünü hafifletmeye çabalayan, en önemlisi de hepimizi dayanışmaya teşvik eden feminist bir boşanma rehberi.
//
OSMANLI DÜNYASININ KADIN BANİLERİ: Gülnuş Sultan ve Mimari Mirası Gülnuş Sultan’ın mimari alandaki hamilik rolünü, kendisinden önce ve sonra gelen hanedan kadınlarının oluşturduğu kadın baniler geleneği içinde değerlendiriyor.
//
DEMİR ELLİ ŞOVALYE: Yazarın “erken dönem” yapıtlarından biri olan oyunda, özgür ruhlu, asil kahramanımız sahtekâr topluma karşı ulusal bütünlüğün direği olmayı amaçlamaktadır.
//
VALİLİK: Kitap, günümüzün il yönetimini bütün organlarıyla birlikte öğrenmek isteyenlerin istifade edebileceği kapsamlı bir çalışmadır
İşte o kitaplar;
//
Gerçek nedir ve nereye gizlenmiştir?
DAN Brown’dan SIRLARIN SIRRI. Saygın Simgebilim Profesörü Robert Langdon, yeni bir ilişkiye başladığı noetik bilimci Katherine Solomon’ın vereceği konferansa katılmak için Prag’a gider. Doktor Solomon insan bilincinin doğasına dair şaşırtıcı keşiflerin anlatıldığı, yüzyıllardır süregelen inançları altüst edebilecek bir kitap yayımlamak üzeredir. Ancak acımasız bir cinayet hayatlarını tam anlamıyla kaosa sürükler ve Katherine kitabıyla birlikte aniden ortadan kaybolur. Prag’ın kadim mitlerinden fırlamışa benzeyen azılı bir katilin peşine düşen Langdon ise kendisini aniden karanlık bir örgütün hedefinde bulur. Olaylar Londra ve New York’a doğru genişlerken Langdon zamana karşı yarışmak zorunda kalır. Zira profesörün peşine düştüğü şey yalnızca bir kayıp vakası değil, insan zihni ve bilincine dair bildiğimiz her şeyi sonsuza dek değiştirebilecek bir uyanış ve gizli kapıların ardında bekleyen Gerçek’tir. Bilimin soğuk gerçekleriyle kadim öğretilerin iç içe geçtiği bu akıl almaz serüvende tek bir soru her şeyi değiştirecektir. 656 SAYFA. (ALTIN KİTAPLAR)
//
İnsan zihninin hileleriyle dolu bir cinayetin gizemi
JED Rubenfeld’ten BİR CİNAYETİN PSİKANALİZİ. Kitap, 1909 yılında sıcak bir Ağustos akşamı Sigmund Freud’un, rakibi ve öğrencisi Carl Jung ile birlikte buharlı gemi George Washington’dan inmesiyle başlıyor. Şehrin diğer ucunda, şehri tepeden gören muazzam bir apartman dairesinde, çok güzel bir kadın avizeye asılmış bir şekilde ölü bulunur; cinsel işkenceye maruz kalmış, kırbaçlanmış, kesilmiş ve boğulmuştur. Ertesi gün, ikinci bir güzel kadın yüksek sosyeteyle alay eden ve donuk, cansız anne-babasını küçümseyen asi bir mirasyedi katilin elinden kıl payı kurtulur. Ama bir histerik olan Nora Acton, saldırıyla ilgili hiçbir şey hatırlamamaktadır. Amerika’nın ilk psikanalistlerinden biri olan Dr. Stratham Younger, Freud’un rehberliğinde onu tedavi etmeye başlar. Freud, Jung’un rekabetçi ruhuyla ve kendisini yok etme komplolarıyla uğraşırken, kendisini entrikalar, maskeler ve insan zihninin hileleriyle dolu bir cinayet gizeminin içinde bulan kişi Younger oluyor. 488 SAYFA.
(KORİDOR YAYINCILIK)
//
Hepimizi dayanışmaya teşvik eden feminist bir boşanma rehberi
ASLI Karataş’tan MASALIN BİTTİĞİ YER: BOŞANMA HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER- Kadınlar İçin Dayanışma Rehberi. “Bu bir hukuk kitabı değil sadece. Şiddet döngüsünden çıkmak isteyen, ilişkisini sorgulayan, çocuklarıyla yeni bir hayat kurmak zorunda kalan, ailesinin baskısıyla mücadele eden kadınlar için bir rehber. Satırlarında sadece mevzuat değil deneyim, duygu ve direnç var. Bu kitap, ‘Ben mi abartıyorum?’ diyen kadının elini tutmak, ‘Acaba boşanmak doğru karar mı?’ diye defalarca sormuş olan kadının yanında yürümek için yazıldı. Feminist hareketin o çok sevdiğim sloganı bir kez daha vücut bulsun diye: ‘Asla yalnız yürümeyeceksin!’” Avukat yazar, 2019 yılından bu yana sebuka (Sen Bu Kadınların Avukatı mısın?) platformunda kadınları dinliyor, günceli hukukçu bir kadının gözüyle yorumluyor, dayanışma ağını genişletmek için toplumsal cinsiyet eşitliği temelli eğitimler hazırlıyor. Kitap, bilgi birikimini aktarırken saha deneyimini görmezden gelmeyen, boşanmanın duygusal yükünü hafifletmeye çabalayan, en önemlisi de hepimizi dayanışmaya teşvik eden feminist bir boşanma rehberi. 172 SAYFA.
(LİTERATÜR HAYAT)
//
Gülnuş Emetullah Valide Sultan’ın hayatı ve hayır faaliyetleri
MUZAFFER Özgüleş’ten OSMANLI DÜNYASININ KADIN BANİLERİ- Gülnuş Sultan ve Mimari Mirası. Yazar, bir padişahın baş kadını ve iki padişahın annesi olarak Osmanlı tarihine geçmiş olan Gülnuş Emetullah Valide Sultan’ın hayatını ve hayır faaliyetlerini aydınlatıyor. Bu kitap, Gülnuş Sultan’ın büyük bir çeşitlilik gösteren banilik faaliyetleri hakkında ilgi çekici bir analiz sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kendisinden önceki ve sonraki Osmanlı hanedan kadınlarının yüzyıllar boyu yürüttükleri banilik faaliyetlerini topluca gözden geçiriyor, bıraktıkları mirası değerlendiren geniş bir panorama çiziyor. Prof. Dr. Leslie P. Peirce. Ahmet Refik Altınay’ın deyimiyle, “Kadınlar Saltanatı”nın Hürrem Sultan, Kösem Sultan gibi isimlerinin yanında Gülnuş Emetullah Sultan’ın Osmanlı İmparatorluğu tarihinde hak ettiği yeri bulamadığı söylenebilir. Oysa Gülnuş Sultan, Girit’in Resmo şehrinden Osmanlı payitahtına ve saraya uzanan yolculuğunda, IV. Mehmed’in başkadını olduktan sonra, iki oğlu, II. Mustafa ve III. Ahmed dönemlerinde, 1695’ten 1715 yılındaki ölümüne kadar valide sultanlık makamında büyük bir nüfuz sahibi olarak oturmuştur. Osmanlı Dünyasının Kadın Banileri. Gülnuş Sultan ve Mimari Mirası Gülnuş Sultan’ın mimari alandaki hamilik rolünü, kendisinden önce ve sonra gelen hanedan kadınlarının oluşturduğu kadın baniler geleneği içinde değerlendiriyor. Yazar geniş bir arşiv ve saha çalışmasına dayanan eserinde, Osmanlı’da hayrat sahibi hanedan kadınlarının banilik faaliyetlerinin büyüklük ve kapsamının, yapısal, tarihsel ve ideolojik faktörler gibi çeşitli parametrelerle nasıl şekillendiğini gösterirken, Osmanlı tarihinde bir padişahın yanında sefere çıkan tek haseki olan Gülnuş Sultan’ın etkileyici yaşamına da ışık tutuyor. 304 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
//
“Özgürlük sağlandı mı, rahatça ölebiliriz”
JOHANN Wolfgang Von Goethe’den DEMİR ELLİ ŞOVALYE. Kitap Götz von Berlichingen adlı tiyatro oyunu, Şövalye Berlichingen’in kişisel anılarına dayanarak yazar tarafından serbest kurguyla kaleme alınan bir metin. Yazarın “erken dönem” yapıtlarından biri olan oyunda, özgür ruhlu, asil kahramanımız sahtekâr topluma karşı ulusal bütünlüğün direği olmayı amaçlamaktadır. Hukuk ve adaletin (en çok da şövalye ahlakının) soyut kavramlarına koşulsuz boyun eğmesi dönem toplumunda bireyin teslimiyetini tüm çıplaklığıyla gösterir. Yazarın yarattığı şövalyenin istediği ise bugünün fertlerinden çok farklı değildir: Özgürlük! O da tıpkı bugünün insanları gibi özgürlüğü özlüyor ve bunun için mücadele veriyor… Daha önce üç kez (1925, 1955, 1979) sinemaya uyarlanan “ölümsüz” Demir Elli Şövalye Götz von Berlichingen, Saffet Günersel’in ustalıklı çevirisiyle... “Özgürlük sağlandı mı, rahatça ölebiliriz. En azından, öbür dünyadan baktığımızda torunlarımızı mutlu göreceğiz; onların imparatoru da mutlu olacaktır. Prenslerin hizmetçileri ‒tıpkı sizler gibi‒ soylulara yakışır şekilde ve özgür olarak hizmet etse; prensler de –tıpkı benim gibi– imparatora hizmet etse...” 154 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
//
Günümüzün il yönetimini bütün organlarıyla birlikte öğrenmek isteyenlere
MEHMET Güneş’ten VALİLİK- Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Vilayet İdaresi. Devletler, merkezî yönetimle etkin kontrol sağlayamadıkları topraklarda hiyerarşik alt birimler oluşturmuşlardır. Bu örgütlenme, zaman ve coğrafyaya göre farklılık göstermiştir. Üniter devletlerde merkezin taşra üzerindeki kontrolü esasken, federasyonlarda yerel yönetimlere geniş yetkiler tanınmıştır. Benzer şekilde, Osmanlı Devleti de genişleyen topraklarını yönetmek için merkez-taşra ilişkilerini düzenlemiş ve önceki devletlerin sistemlerinden yararlanarak idari, iktisadi ve askerî kurumlar tesis etmiştir. Sosyal ve ekonomik şartların el verdiği ölçüde merkezden yönetim anlayışını ülkede hâkim kılmaya çalışan klasik Osmanlı taşra idaresinde, merkezin gücünü merkez dışında temsil edecek beylerbeylik/eyalet adlı birimler teşkil edilip başlarına yüksek rütbeli beylerbeyi/valiler tayin edilmiş, bunlar da idari, askerî ve hukuki fonksiyonlara sahip daha küçük alt birimlere ayrılmıştır. Tanzimat dönemine kadar geleneksel yapısını büyük ölçüde koruyan bu taşra birimleri, Osmanlı’nın yenileşme hareketleri kapsamında revizyona tabi tutulmuş, önce 1840’ta ve ardından 1842’de yapılan idari düzenlemelerle modern bir yapılanma sürecine girmiştir. Nihayet, 1864 yılından itibaren yayımlanan kanunlarla birlikte üniter devletin merkezden yönetim ve denetim telakkisiyle hayata geçirilen ve vilayet, sancak, kaza, nahiye ve köy/mahalle birimlerinden oluşan yönetim sistemi, gelişerek Türkiye Cumhuriyeti’nin taşra yönetiminin esasını oluşturmuştur. Osmanlı’nın merkeziyetçi yönetim anlayışını devam ettiren taşra idaresinin Cumhuriyet’e uzanan serüvenini mevzuat ve uygulamalar üzerinden ele alan bu kitap, günümüzün il yönetimini bütün organlarıyla birlikte öğrenmek isteyenlerin istifade edebileceği kapsamlı bir çalışmadır. 504 SAYFA.
(VAKIFBANK KÜLTÜR YAYINLARI)
//