Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım
RUHUN EZOTERİK ANAHTARLARI: Kitap, bilinçaltı, enerji çalışmaları, meditatif teknikler ve içsel keşif gibi konuları ele alıyor.
//
PES ETMEYEN KADIN: Edebiyatımızda gerçekçilik akımını sürdüren yazarımızın bu kitabını da severek bir solukta okuyacağınıza inanıyoruz.
//
MEKTUP: Genç öğretmen Mirza Emir’in bir mektupla başlayan kendini arayış öyküsü...
//
SAĞLIKHANE DEĞİL TİCARETHANE: Okurken her satırda yüreğiniz daralacak, “Aile Sağlığı Merkezi”ne gittiğinizde artık orada çalışanlara farklı bir gözle bakacaksınız.
//
GÜVEN PSİKOLOJİSİ: Bu kitapta insanlığa güven konusunda yepyeni bir paradigma sunulmaktadır. Peki, nedir bu yepyeni paradigma?
//
KAYIP GÜNLÜK VE FON SADRİŞTAYN’IN KARISI: Günlüğün ve hikâyenin tıpkıbasımını da içeren kitap, edebiyat tarihi açısından önemli iki metni bir araya getirerek yazarın külliyatına değerli bir katkıda bulunuyor.
İşte o kitaplar;
//
Hazır olduğunda bu kitap seni bulacak ve seni çağıracak
BURCU Bal’dan RUHUN EZOTERİK ANAHTARLARI. Bu kitap bir anahtardır! Bu kitap; fizik, metafizik ve boyutsal intuitif idrak aşamaları kullanılarak, fizik ve metafizik bedenlerde bütünsel olarak dönüşümünü sağlamak amacıyla programlanmıştır. 12 çift sarmal DNA ve kristal kodları, ilahi kodları yapılandıran ve bunları hazır olunan yoğunlukta, derinlikte, bilinç ve idrak seviyesinde aktifleştiren özel bir algoritmayla hikâye formatında yazılmıştır. Hikâyeler bedenler arası senkronizasyon ve korelasyonla sempatize edilerek aynalama ve/veya diğer metotlarla negatif ve pozitif olarak beslenmiştir. Katmanlarda sembolizma, ışık kodları, DNA kodları, sayı, ses ile boyut, zaman, kuantum, fizik-metafizik bedenler arası algı ve idrak seviyelerine göre sicim algoritması ile yapılandırılarak güçlendirilmiştir. 9. yılında onayı gelerek basılmasına karar verilmiştir. Kitap, bilinçaltı, enerji çalışmaları, meditatif teknikler ve içsel keşif gibi konuları ele alıyor. Her bir bölüm, bireylerin içsel huzura ulaşmalarına ve yaşamlarındaki derin anlamları keşfetmelerine yardımcı olacak pratik bilgiler ve yöntemler sunuyor. 216 SAYFA.
(SINIRSIZ KİTAP)
//
Parmak Basma adlı öyküde, dünyada eşine az rastlanır bir konu anlatılıyor
NAİL Uyar’dan PES ETMEYEN KADIN. Önceki yıllarda yayınladığımız Gonca Bir Güldü, Gözlerim Yolda, Silahların Gölgesinde AŞK, Meşeler Göverince adlı kitaplarında Nail Uyar, toplumun çeşitli katmanlarındaki insanların yaşamlarını yalın bir dille ve kendine özgü biçemiyle anlatarak okurların beğenisini kazanmıştı. Kitapta yazarımız, bu kez okurlarını ağırlıklı olarak Batı Anadolu (Ege) coğrafyasında gezdirerek, yeni okuma yolculuklarına çıkarıyor. Kitaptaki Parmak Basma adlı öyküde, dünyada eşine az rastlanır -belki de hiç rastlanılmayacak- bir konu anlatılıyor. Okuma/yazma ve Türkçe dahi bilmeyen Kuzey Makedonya göçmeni, yaşlı Türk ve Müslüman Zeliha Demirkapı’nın, nasıl Serbest Muhasebeci olduğu, kendisine Maliye bakanlığınca devletin Damga Matbaası tarafından T.C. rumuzlu mührün nasıl verildiği ironik bir dille çok güzel anlatılmış. Yatak Hizmeti adlı öyküsündeki Hacı Niyazi’nin çizdiği Müslüman portresi de ilginç. Bilmeyerek içine düştüğü çıkmazdan kurtulmak için bu saf, iyi niyetli adamın, çözüm için Diyanet’ten fetva almayı bile düşündüğünü görüyoruz. Damperci Nuri adlı öyküsündeyse, kahramanın devlete olan (gelir vergisi) borcunu ödememek için uyguladığı akla gelmeyecek yöntemler... Yaşam çoğu zaman kurgulanmış yapıtlardan daha şaşırtıcıdır. 136 SAYFA.
(KORA YAYIN)
//
Genç öğretmenin bir mektupla başlayan kendini arayış öyküsü...
ÜSTÜN Dökmen’den MEKTUP. Uzak mı uzak gizemli bir köy... Genç öğretmen Mirza Emir’in bir mektupla başlayan kendini arayış öyküsü... Kurguyla gerçeğin iç içe geçtiği bu öyküde, Mirza’nın başına neler gelecektir? Gül’e olan aşkı mutlu sonla bitecek midir? Yazar, bu romanda, bazen aşırı hırsın ve temelsiz inançların, nasıl büyük yangınlara dönüşebileceğini, sadece muhterisi ve muktediri değil, beraberinde pek çok kişiyi de etkileyebileceğini gösterirken okuyucuyu, kendini ve yaşamı sorgulatan bir yolculuğa davet ediyor. 288 SAYFA.
(REMZİ KİTABEVİ)
//
Şifa bulmaya gittiğiniz “Aile Sağlığı Merkezin’de” kimse mutlu değil!
TOLGA Şahin’inden SAĞLIKHANE DEĞİL TİCARETHANE. AKP, Cumhuriyetin Sağlık Ocaklarını Ne Hale Getirdi? Sistemin Mağdurları Anlatıyor: Bir yeriniz ağrıdığında, kendinizi kötü hissettiğinizde ilk başvurduğunuz yer olan “Aile Sağlığı Merkezi”nin içinde neler yaşanıyor biliyor musunuz? İçeride doktorundan hemşiresine, ebesinden paramediğine hepsi saçını başını yoluyor! Nasıl yolmasın ki? Hemşiresi, ATT’si, ebesi, paramediği hiçbiri sağlıkçı sayılmıyor! Şifa bulmaya gittiğiniz doktorlar “taşeron işverenler” haline getirilmiş! Bir tarafta kadrosuz, güvencesiz, kimi zaman asgari ücrete kimi zamansa asgari ücretin yarısına çalışmak zorunda kalan “Grup Elemanları”! Diğer tarafta taşeron haline getirilen, kendisine verilen üç kuruş parayla “çalışanın maaşını mı, binanın kirasını mı, elektrik, su, doğalgaz faturalarını mı ödeyeceğim, şırıngasını mı alacağım, sabununu mu?” diye kara kara düşünen “Aile Hekimi”! Kimi zaman giderleri kendi cebinden ödemek zorunda kalan aile hekiminin son yapılan düzenlemeyle artık kendisine gelmeyen hasta için de maaşı kesilecek! Anlayacağınız şifa bulmaya gittiğiniz “Aile Sağlığı Merkezi’nde” kimse mutlu değil! Nasıl olsunlar ki? Böyle bir sistemde kim mutlu olabilir Allah aşkına? İşte bu kitapta, 1980 sonrası esen liberalizm furyası sonucu metalaştırılan sağlığın geldiği içler acısı hali sistemin mağdurları anlatıyor. Okurken her satırda yüreğiniz daralacak, “Aile Sağlığı Merkezi”ne gittiğinizde artık orada çalışanlara farklı bir gözle bakacaksınız. Sizler için ne şartlarda çalıştıklarına şahit olacak, “sağlıkta şiddeti” daha fazla kınayacaksınız. 104 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
//
İnsanlığa güven konusunda yepyeni bir paradigma sunulmakta
AKİF Manaf’tan GÜVEN PSİKOLOJİSİ. “Gerçek şudur ki evren her ne kadar güvenilir bir yer olsa da insanlar durmadan güven arar. Yıllarca süren güven arayışlarından sonra yazılmış bu kitabı okuma fırsatı varoluş tarafından size sunuldu çünkü güven arayan güveni bulur. Sizi ve bu kitabı bir araya getirmek için uzun bir zaman geçti ama hiçbir şey tesadüf değildir. Tam da siz bu varoluşsal bilgeliğe hazır olduğunuz zaman bu kitap elinize geçti. Bu, olağanüstü karmaşık bir güven sürecinin yansımasıdır. Bu kitapta insanlığa güven konusunda yepyeni bir paradigma sunulmaktadır. Peki, nedir bu yepyeni paradigma? Bu yepyeni paradigma dünyasal güven ve varoluşsal güven paradigmasıdır. Hem kendine hem de başkalarına itimat etmekten kaynaklanan yürekliliktir güven. Ayrıca güven emniyette olmaktır.” 224 SAYFA.
(AZ KİTAP)
//
Kitap, edebiyat tarihi açısından önemli iki metni bir araya getiriyor
ÖMER Seyfettin’den KAYIP GÜNLÜK VE FON SADRİŞTAYN’IN KARISI. Ömer Seyfettin, günlük tutmayı seven ama başlayıp bir kenara atan sonra tekrar yazma hevesine kapılıp yeniden yazmaya koyulan bir insan. Onun, kendi ifadesine göre başlayıp da sonunu getiremediği birkaç günlüğü daha varmış. Elimizde, bilinen ve metinlerine ulaşılmış iki günlüğü var Ömer Seyfettin’in. İlki Balkan Savaşı sırasında ve esaret altında yazdığı Balkan Savaşı Günlüğü. İkincisi ise bu küçük ve biraz da belgesel kitabın ilk bölümü olan Defter... Ömer Seyfettin’in tuttuğu son günlük bu... Kitap iki bölümden oluşuyor: İlk bölümde, Ömer Seyfettin’in bugüne ulaşan iki günlüğünden biri, 1918 yılında tuttuğu defterin notlandırılmış çeviri yazısı yer alıyor. İkinci bölümde ise, 160’tan fazla hikâyesi bulunan Ömer Seyfettin’in el yazısıyla günümüze ulaşan tek hikâyesi Fon Sadriştayn’ın Karısı, yine karşılaştırmalı olarak aydınlatıcı notlar eşliğinde okura sunuluyor. M. Sabri Koz’un, “Kayıp Günlük” olarak adlandırdığı Ömer Seyfettin’in defteri, üzeri uzun süre bilinmezliklerle örtüldükten sonra ilk kez bu kitapta eksiksiz yayımlanıyor. 176 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)
//