İlk yazımızda, son zamanlarda vergi incelemelerinin sayısının arttığından bahsetmiş; her vergi incelemesinde, incelemeyi yapan idarenin sınırlı yetkileri ve mükelleflerin de çeşitli hakları olduğunu ifade etmiştik.
Bu yazımızda ise vergi incelemelerinde mükelleflerin hakları konusuna giriş yapıyoruz.
Müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Hukukta sıklıkla kullanılan bu söz, iddia sahibinin iddiasını ispatlaması gerektiğini ifade eder. Ancak vergi hukukunda süreç biraz daha farklı işler. Vergilendirmede “beyanname usulü” esastır.
Peki bu ne anlama gelir?
Her mükellef, ödemesi gereken vergiyi kendisi hesaplayıp beyan eder. Aksi ispat edilinceye kadar bu beyanname doğru kabul edilir. Beyannameye göre vergi tahakkuk eder ve ödenir.
Bu konunun vergi incelemesiyle ilgisi nedir?
Vergi incelemesi, doğrudan beyanname usulüne dayanır. Şöyle düşünebiliriz:
Mükellef beyannamesini sunar ve buna göre vergisini öder. Ancak ilgili mali yıl için, beş yıl içerisinde bu beyannameye dair bir vergi incelemesi yapılabilir.
Eğer bu incelemede bir vergi farkı ortaya çıkarsa, vergi cezası gündeme gelir.
Buradan çıkarılacak sonuç şudur:
Beyan edilen vergide bir eksiklik, hata veya kayıt dışı gelir olduğunu, bunu iddia eden taraf —yani vergi inceleme elemanı— ispatlamak zorundadır.
Başka bir ifadeyle, vergi inceleme elemanı iddiasını ispatla yükümlüdür.
Neyi, Ne Zaman ve Nasıl İspatlayacak?
Her vergi incelemesi sonucunda bir “vergi inceleme raporu” düzenlenir. Bu raporda yapılan tüm incelemeler tek tek açıklanır ve denetim bulgularına yer verilir. Ancak unutulmamalıdır ki, vergi inceleme raporunda doğrudan “vergi cezası” kesilmez.
Raporda yalnızca vergi cezası kesilmesini gerektiren bir sonuca varılır ve bu rapor mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine gönderilir. Vergi cezasını ise vergi dairesi keser (vergi/ceza ihbarnamesi düzenleyerek). Bu raporda yer alan denetim bulgularının, vergi mevzuatına uygun ve iktisadi gerçeklerle çelişmeyen şekilde tespit edilmesi gerekir.
Bu ne anlama gelir? İncelemenin yapıldığı dönemin ekonomik koşullarıyla örtüşmeyen tespitlere dayalı cezalar, dava konusu yapıldığında mahkeme tarafından iptal edilebilir.
Örneğin, raporda mükellefin kayıt dışı gelir elde ettiği öne sürülmüşse, bu gelirin nasıl elde edildiği ve ekonomik koşullara uygunluğu somut biçimde ispat edilmelidir. Ve bu ispat yükü, vergi incelemesini yapan taraftadır.
Diyelim ki, mükellefin “nakit satışlarının az olduğu” iddia ediliyor. İşte bu noktada, “neye göre az?” sorusunu cevaplaması gereken taraf da yine iddia sahibidir. İncelemeyi yapan kişi, örneğin ilgili ticaret odasından alınacak verilerle sektör ortalamasını ortaya koymalı ve mükellefin bu ortalamanın altında kaldığını göstermelidir.
İspat yükünün kimde olduğu, nasıl yapılması gerektiği vergi yargılamasında temel önemdedir.
Unutmamak gerekir ki ticari hayatta kimse zarar etmek istemez, kimse zararına satış yapmaz.
Ancak araçlarını ithal bedelinin altında sattığı iddia edilen bir mükellef hakkında yapılan vergi incelemesinde, mahkeme cezayı iptal etmiştir. Bu karar, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu tarafından da onanmıştır. Bir sonraki yazımızda bu karara yakından bakacağız.