‘UNUTULMUŞ TOPRAKLAR’ YAZARI  ARAÇ İLE ÖZEL RÖPORTAJ

‘UNUTULMUŞ TOPRAKLAR’ YAZARI ARAÇ İLE ÖZEL RÖPORTAJ

Gazeteci Özkan Saçkan Marmarishaber okurlarına özel ‘Unutulmuş Topraklar’ yazarı Seyfettin Araç ile röportaj yaptı.

Bir yazar ilk savaşını yakın çevresiyle verir…

Birçok yazar gibi kendisinin de yazarlık yolunda ailesinden destek almadığını ifade eden Seyfettin Araç, ikinci romanı ‘Unutulmuş Topraklar’ ile çağdaş edebiyatımıza yepyeni bir soluk getirdi. Araç, “Çocuklarını sınavlara yarış atı gibi hazırlayan ailelerden oluşan bir toplumda yazar olmaya karar vermek başlı başına bir uğraştır” dedi.

ÜLKEMİZDE bir çok aile çocuklarının yazar olmasını istemez. Siz bu konuda ailenizin desteğini aldınız mı?

Maalesef bu ülkede aileler, ebeveynler birbirleriyle girdikleri yarışa çocuklarını da dahil etmek gibi bir egoistlik dürtüsüyle yaşıyorlar. Çocuklarını birer yarış atı gibi sınavlara hazırlayan, ona nefes aldırmayan bir zihniyet kol geziyor. Otuz sene önce de böyleydi bugün de böyle. Çocuklarının istediği mesleği dahi seçmesine tahammül edemeyen bir anne baba kültüründen bahsediyoruz. Hayata dair her şey para ve güçtür onlar için. Sanat, edebiyat karın doyurmaz diye, makinaya çevirirler evlatlarını. Ve evet benim ailem de bu konuda bana destek olmadı. Ve, evet bu yüzden uzun yıllar onlarla savaşmak zorunda kaldım.

HAYALLERİM HEP VARDI

Üniversite eğitimizini İletişim Fakültesi'nde aldınız. Okulun yazarlığınıza katkısı oldu mu yoksa vakit kaybı mı saydınız üniversite yıllarını?

Ben hayata dair hiçbir şeyi vakit kaybı olarak görmüyorum. Eskiden olsa görürdüm belki ama artık görmüyorum. İletişim Fakültesi’ni tercih etme sebebim; senaryo yazabilme keyfini yaşamaktı. Öyküler, hikâyeler, şiirler, denemeler yazıyordum ama senaryo tekniğinden bihaberdim. Ve elbette bir gün kendi kitaplarımı filmlere aktarmak için yönetmenlik eğitimi almak istedim. Hayallerim hep vardı.

Özellikle, üniversiteye devam ederken medyada bir gelecek düşlediniz mi?

Medya bana göre bir alan değil. Ben özgür ruhlu bir adamım. Sistem eleştirisi yapan bir yazarım. Genel geçer birçok kalıba baş kıldıran ve sanatın sonsuz denizinde yüzmeye çıkmış bir düş yolcusuyum. Medya için, sisteme ayak uydurma durumunu, insanlarla kolektif çalışma olgunluğunu taşıdığımı sanmıyorum.

SON ROMANIM ŞAŞIRTTI

Ülkemizdeki medyanın edebiyatla ilişkisini sağlıklı ve destekleyici buluyor musunuz?

Bu sorunuzun aslında net bir cevabı yok. Ülkede medya paramparça bir halde. Bölünmüş, ayrışmış, kutuplaşmış bir vaziyette. Televizyon derseniz edebiyata, sanata, kültüre zerre değer atfetmiyor. Radyolar deseniz müzik ve tuhaf durum komedi programları dışında nadiren kültür sanat programları oluyor ve bir şekilde davetler alıyoruz. Yazılı medya kalıyor geriye; onlar da siyaset dışında bir habere kolay kolay yer vermemeye yeminli gibiler. Bu saydıklarım tabii herkes için geçerli değil. Çok iyi medya organları, alanları da var ve umarım bir gün bu ülke geneline tekrar yayılır.

'Sevgili Yalnızlık' ve 'Unutulmuş Topraklar 'ı art arda okuyanlar çok farklı tarzlarda yazılmış iki romanla karşılaşır. Bu konuda ne söylersiniz bize?

İlk iki romanı bilinçli bir şekilde ayrı zamanlar, ayrı türler, ayrı diller kullanarak yazdım. Okuyucuya yazar dilini, yazar dilinin zenginliğini verebilmek için. Ağdalı ve sert bir edebiyat dili yazarı olduğumu savunan köşe yazarlarını, son romanım şaşırtmış oldu. Çünkü bu denli sade, anlaşılır ve yumuşak yazabildiğimi görünce şaşıranlar da mutlu olanlar da oldu. Sevgili Yalnızlık bir üçleme olacak o yüzden o ağdalı dili sevenler önümüzdeki dönemlerde üçlemeye kavuşacaklar. Aynı şekilde Unutulmuş Toprakla da üçleme oluyor ve biraz daha erken olacak sanırım. Ama bu defa dili biraz sertleştireceğim.

ÇOCUK KARAKTERİ YAZMAK

Yeni romanınızda sorunları, korkuları, sevinç ve umutlarıyla birbirinden sempatik dört çocuk kahraman yarattınız. O kahramanları başka romanlarda da yaşayacak mı?

Unutulmuş Topraklar Naze, ikinci cildimiz oluyor. Ve Unutulmuş Topraklar Aksak İsmet de üçüncü cilt olacak. Yazmayı tamamladığımda o dört çocuğun yarım kalan hikâyelerine de kaldığım yerden devam edeceğim. Ama bu üçlemeden sonra uzun bir dönem çocuk kahramanların olduğu romanlar yazmayı planlamıyorum. Bu kadar yorulduğum başka bir dönem olmadı. Çocuk karakteri yazmak, diyaloglarda o dönemin dilini, ruhunu yakalamak açıkçası beni inanılmaz yordu. Üçleme kafi gelecektir diye düşünüyorum.

unutulmus.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.