
Gazeteci Özkan Saçkan’dan kitap tavsiyeleri
Gazeteci Özkan Saçkan kitap severler için kitapları yorumlayıp özetleri ile tavsiyelerine devam ediyor.
Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım
BEYGÜL: Yazar bu ilk romanında gittiği yeni şehirlerde, yeni ülkelerdeki yalnızlığına, korkularına, cesaretine ortak olmaya çağırıyor okuru…
//
MONA LİSA: Bu yapıtta, bize insanın her türlü gizem etrafında bir anlatı inşa etme arzusu ve becerisi üzerine çok eğlenceli bir hikâye anlatılıyor.
//
SAF-SUYA ANLAT: Unutulganlık? Öyle bir kelime yok, ama olsun, yine de güzel “Anladım ki mürekkep sudur ve ben meramımı suya anlatıyormuşum hep.”
//
SESİN DEĞDİĞİ YERDEN: Yazar öykülerindeki yalın dille kol kola yürüyen lirik anlatımıyla kuşağının yazarları arasından sıyrılan, ölçüyü asla kaçırmadan, eskimeyen bir yerden yazıyor.
//
YUNANLI BİR KIZ ARANIYOR: Yazarın burjuva ahlakını, iktidar ilişkilerini ve modern insanın trajikomik çıkmazlarını hicvettiği başyapıtı.
//
HAFİF KADIN OLMA KILAVUZU: Yazar bu kitapta, hafifliği yüzeysellikle karıştıran eski yargıları sarsıyor; kadının iç özgürlüğünü, neşesini ve zarif gücünü yeniden tanımlıyor.
İşte o kitaplar;
//
Yakınlıklara duyulan özlemle çıkılan yollar, şifaya mı yoksa hayal kırıklıklarına mı açılır?
MENEKŞE Gülben’den BEYGÜL- Bir Erik Hikâyesi.“Herhangi bir sabahın ayazında, gerçeğimi bulacağım günün ümidiyle, bekliyorum.” Beygül: Bey Dağları ve Güllük Dağı’na bakan bir kasabada, ismini dağlardan alan bir çocuk. Aile, mahalle, okul, arkadaşlar; tüm bunlar onun için sıradan hayatın, sıradan insanların kötülüklerini gözlemleyebileceği, öğrenebileceği ortamlardır sadece. Daha kendi tam adlandıramamışken bile varoluşu, cinsel yönelimi nedeniyle acımasızca savrulabileceğinin farkındadır ve etrafında bir zırh örmek, kendini korumak için bildiği tek yoldur. Yazar bu ilk romanında Beygül’ün gittiği yeni şehirlerde, yeni ülkelerdeki yalnızlığına, korkularına, cesaretine ortak olmaya çağırıyor okuru ve ürkütücü, zor bir soru bırakıyor geride: Yaşanmamış yakınlıklara duyulan özlemle çıkılan yollar, şifaya mı yoksa hayal kırıklıklarına mı açılır? 112 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)
//
İnsanın her türlü gizem etrafında bir anlatı inşa etmesi
ALEXANDER Lernet- Holenia’dan MONA LİSA. Yıl 1502… Fransızların ikinci İtalya seferi için Kral XII. Louis tarafından bizzat görevlendirilen Mareşal La Trémouille bir ordu kurarak maiyetiyle birlikte yola çıkar. Ordusu ilerlerken mareşal, kralın emri üzerine sanat eserleri satın almak üzere birkaç asilzadeyle birlikte Floransa’da mola verir ve Rönesans’ın en etkili ressamlarından Leonardo da Vinci’yi evinde ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında üstadın henüz tamamlanmamış tablosu Mona Lisa’yı tesadüf eseri gören genç Bougainville Lordu, tablodaki kadına körkütük âşık olur. Her ne kadar öldüğü söylense de saplantı haline getirdiği bu kadını bulmaya çalışan genç asilzadenin ciddi sonuçlar doğuran beyhude arayışı, sanatın aşka esin verme gücünü olduğu kadar, gerçeklik ile temsil arasındaki farkı da açıkça ortaya koyar. Lernet-Holenia, efsanevi tablonun etrafında oluşan mitlerden faydalandığı bu yapıtında, bize insanın her türlü gizem etrafında bir anlatı inşa etme arzusu ve becerisi üzerine çok eğlenceli bir hikâye anlatır. 56 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
//
Bilgeliğin son aşamasının; sahip çıkılmış masumiyetin ta kendisi olduğunu fısıldayan bir anlatı şöleni
İSMAİL Güzelsoy’dan SAF-SUYA ANLAT. “Biz burada değiliz, yola vuran gölgeleriz,” dedi. Bu veda sözüyle yola çıktı genç Şaman Subala. On bir buçuk hayat yaşadı. On bir buçuk hayata kaç hikâye sığar, kaç hayat yaşayınca bilgeliğe varır bir yolcu? Kaç aşk bizi kendimizle tanıştırır? Kaç kez yıkılınca tek başımıza ayağa kalkmayı öğreniriz? Yazar, nüvesini onlarca yıl önce oluşturduğu bu “yeniden” eserinde, bilgeliğin son aşamasının; sahip çıkılmış masumiyetin ta kendisi olduğunu fısıldayan bir anlatı şöleni sunuyor okura. Yüzlerce yıl öncesinden günümüze uzanan yolları ve hikâyeleri izlerken bir yerden sonra yolun ve hikâyenin tek bir şey olduğunu gösteriyor. Saflığın doğasını, bilgeliğin sınırlarını ve tabii ki aşkın sonunun olmadığını da…Yalnızlıkla lanetlenmiş bir karakter, tüm “unutulganlıklarımıza” karşı “hatırlatmak” göreviyle, yüzyıllar önceden kalmış bir defter yapraklarının arasından sesleniyor. Unutulganlık? Öyle bir kelime yok, ama olsun, yine de güzel “Anladım ki mürekkep sudur ve ben meramımı suya anlatıyormuşum hep.” 360 SAYFA.
(İTHAKİ YAYINLARI)
//
Gelen sesi duyuyor musunuz?
OKAN Alay’dan SESİN DEĞDİĞİ YERDEN. İncir ağacının gölgesinden, Şahmaran’ın yeraltı şehirlerinden, Hakkâri’den, uğultulu boşluklardan, aynadaki bakışlardan, kar mevsimlerinden… Gelen sesi duyuyor musunuz?Öykülerindeki yalın dille kol kola yürüyen lirik anlatımıyla kuşağının yazarları arasından sıyrılan, ölçüyü asla kaçırmadan, zaman ve zemin değişikliğine rağmen eskimeyen bir yerden yazıyor yazar. 2020 yılında henüz “dosya” halindeyken Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri’nde “Kaldığı Yerden” adıyla jüri özel ödülüne değer görülen öyküler toplamı Sesin Değdiği Yerden okuruna sesleniyor…104 SAYFA.
(KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
//
Yazarın burjuva ahlakını, modern insanın trajikomik çıkmazlarını hicvettiği başyapıtı
FRİEDRİCH Dürrenmatt’tan YUNANLI BİR KIZ ARANIYOR- Modern Klasikler. Arnolph Archilochos, bir fabrikada yardımcı sayman olarak çalışan örnek bir yurttaş, ilkelerinden ödün vermeyen disiplinli bir adam, tekdüze yaşamından memnun silik bir karakterdir.Bekârlıktan bunaldığı bir gün, gazeteye bütün hayatını kökünden değiştirecek bir ilan verir: Yunanlı Bay Yunanlı Bir Kız Arıyor. Bu ilana cevap veren güzel ve gizemli Chloé Saloniki’nin hayatına girmesiyle Archilochos bir gecede sınıf atlar- fabrikada terfi ettirilir, sokakta devlet adamları onu selamlar, şehrin en nüfuzlu kişileri etrafında pervane olur. Bu baş döndürücü yükseliş, Archilochos’untitizlikle kurduğu ahlaki dünya düzenini yerle bir edecektir. Yazarın burjuva ahlakını, iktidar ilişkilerini ve modern insanın trajikomik çıkmazlarını hicvettiği bu başyapıtı Akşit Göktürk’ün çevirisiyle sunuyoruz. Dünya korkunç ve anlamsızdır. Bütün bu anlamsızlığın, korkunçluğun ardında bir anlam bulunabileceği umudu, ancak hiçbir şeye aldırmadan gene de sevebilenlerden yanadır. Dürrenmatt’ın yazdığı en dâhice kitaplardan biri.Die Weltwoche. 112 SAYFA.
(YAPI KREDİ YAYINLARI)
//
Kadının iç özgürlüğünü, neşesini ve zarif gücünü tanımlanıyor
MELTEM Gökhan’dan HAFİF KADIN OLMA KILAVUZU. İçindeki neşeli, özgür, yaratıcı kadını uyandırmaya hazır mısın? Hafiflik, bir kaçış değil; derin bir kökleniştir. Kadın, özüne döndüğünde hafifler; taşıdığı yükleri bırakmaz, onları dönüştürür. Kırılganlığıyla güç bulur, sessizliğiyle derinleşir, hafifliğiyle kök salar. Hafif Kadın Olma Kılavuzu, kadının doğuştan gelen sezgisel bilgeliğini hatırlatan bir çağrı; yüzyıllardır yanlış yorumlanan "hafif" kavramına güçlü bir itirazdır. Yazar bu kitapta, hafifliği yüzeysellikle karıştıran eski yargıları sarsıyor; kadının iç özgürlüğünü, neşesini ve zarif gücünü yeniden tanımlıyor. Ayın döngüsüne, toprağın nefesine, bedenin fısıltısına kulak vererek yazılan bu rehber, her dönüşümde kendini yeniden doğuran kadınlara bir armağan. Bu satırlarda, yüklerinden arınarak hafifleyen, hafifledikçe derinleşen kadınların hikâyesi var. Kendi özünü hatırla, hafifle ve parılda. 216 SAYFA.
(A7 KİTAP)
//
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.