Gazateci Özkan Saçkan'dan yeni kitap yorumları

Gazateci Özkan Saçkan'dan yeni kitap yorumları

Gazateci Özkan Saçkan kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı bizler için yorumladı.




curumenin.jpg

ÇÜRÜMENİN SALTANATI: Akıl dondurucu olayların can
alıcı noktalarına ayna tutup kapsamlı yorumlarını
yaparken buzdağının görünmeyen derinliklerine
iniyor.

dusmanlar.jpg

DÜŞMANLAR: Yurtseverlik, adalet ve vicdanın sınandığı
bu hikâye, savaşın insana dair en yakıcı sorularını yeniden
hatırlatıyor.

onu-ayisiginda.jpg

ONU AYIŞIĞINDA ARAMAK: “Kibirli bir adam, çok
sevdiği annesinden aile ocağına dair saklı gerçeği
öğrenmeyi arzular. Ölümcül bir kazadan sonra bir
genç kız, eski dostuna son bir soru yöneltmek ister.
ask.jpg
AŞK: “En dikkat çekici kadınlar, kendine aşık, kendini
seven kadınlardır. Onların aralarında öyle bir özgüven
vardır ki, nereye girseler kendilerine baktırırlar.”


ARINIŞ: Bu kitap bir başucu rehberi, bir tefe’ül
pusulası, bir uyanış çağrısıdır. Sayfalarını rasgele
açın... Belki de aradığınız cevap çoktan sizi
bekliyordur.
arinis.jpeg
PUSULA: Kitap, belleğin ritmine kapılmış bir zihnin
kıvrımlarında dolaşırken klasik müzikten tasavvuf
ezgilerine, Goethe'den Aragon'a uzanan kültürel bir harita
açar.

pusula.jpg
İşte o kitaplar;
//
Ahlaklı olmanın koşulu, dindar olmak mıdır sadece?
MEHMET Ulusoy’dan ÇÜRÜMENİN SALTANATI. Bir
ulusun geleceğinin güvencesi, umudu, yaşamsal enerjisi
nedir; hangi kaynaklardan beslenir? Hangi koşullarda bu
enerji yükselir ve toplumu ilerletir, hangi koşullarda
kaynağından kopar, çöker, tükenir, yaşamsal gücünü
yitirir?.. Ve yeniden nasıl canlandırılır, ayağa kaldırılır?
Akıl almaz cinayetlerin, ahlaksızlık ve utanmazlıkların
olağan hale gelmesi, toplumun adeta bir cinnet hali
yaşaması ne anlama geliyor? Yurttaşlarda güven
duygusunu, hoşgörüyü, paylaşma ve dayanışma ruhunu,
sevgi, saygı bağlarını çökerten olayları, davranışları nasıl
açıklayabiliriz? Adaletsizliğin, vicdansızlık ve ahlaksızlığın
zirve yaptığı, zengin ile yoksul arasında büyük

uçurumların oluştuğu; gerçeğin değil yalanın, sahtenin,
bilimin değil cehaletin ve hödüklüğün itibar gördüğü;
yetkin, uzman kişilerin değil liyakatsizlerin devleti işgal
ettiği bir ülke haline nasıl geldik? Ahlaklı olmanın koşulu,
dindar olmak mıdır sadece? Neden ahlaki çöküş ve çürüme
derinleştikçe, bir avuç süper zenginin artan lüks ve şatafat
tutkusu ile yobazlık, kulluk ve sadaka kültürü atbaşı
gidiyor? Böylesi bir ülkede köklü toplumsal değişim ve
dönüşümler olmadan çözüm ve çıkış mümkün mü? Yazar,
bu soruların yanıtlarını, felsefi, toplumsal, kültürel çeşitli
boyutlarıyla, yaşamın içinden, olanca çarpıcılığı, yakıcılığı
ve sarsıcılığıyla diyalektik bir bütünlük içinde ortaya
koyuyor. Akıl dondurucu olayların can alıcı noktalarına
ayna tutup kapsamlı yorumlarını yaparken buzdağının
görünmeyen derinliklerine iniyor. Kitap, küreselci
emperyalist sistemin uzantısı mafya ve tarikat sisteminin
bütün sahte, çürük, gösterişli ve dolar markalı mabetlerini,
içi boş sahte söylemlerini bütün inanılmaz perişanlığı ve
çıplaklığıyla sergiliyor. 219 SAYFA.
(BERFİN YAYINLARI)
//

Yurtseverlik, adalet ve vicdanın sınandığı hikâye
KENNETH Rosenberg’ten DÜŞMANLAR- Bir Savaş
Hikâyesi. Birinin sadakati ölüm, diğerinin ihaneti kurtuluş
olacak. 1941 yazında, Chicago’lu iki genç adam olağanüstü
bir yolculuğa çıkar. Meksika’nın tozlu yollarından Japonya
limanlarına, oradan da savaşın pençesindeki Avrupa’ya
uzanan bu yolculuk, kısa sürede bir maceradan çok daha
fazlasına dönüşür. Wolfgang Wergin ve Herbie Haupt,

Amerikan vatandaşıdır; ama ikisi de Almanya doğumludur.
Savaşın gölgesinde, bir gün kendilerini dehşet verici bir
seçimle karşı karşıya bulurlar: Nazi Almanyası adına
Amerika’ya gönderilecek bir sabotaj ekibine mi
katılacaklardır, yoksa Alman ordusunda Rus cephesine mi
sürüleceklerdir? Biri ülkesine ihanet etmeyi, diğeri ölümle
burun buruna yaşamayı seçer. Peki, hangisi gerçekten
kurtulacaktır? Zamanında tüm Amerika’yı sarsan bu olay,
bugün neredeyse unutulmuş durumda. Kitap, tarihin
karanlık bir köşesinden çıkarılmış bu gerçeği, nefes kesici
bir romanın içinde yeniden canlandırıyor. Yurtseverlik,
adalet ve vicdanın sınandığı bu hikâye, savaşın insana dair
en yakıcı sorularını yeniden hatırlatıyor. 512 SAYFA.
(BEYAZ BAYKUŞ YAYINLARI)
//
Öteki dünyadan görmek istediğin biri var mı?
MİZUKİ Tsujimura’dan ONU AYIŞIĞINDA ARAMAK. Diye
sorar genç ve bilge Ayumi, hayatlarını bir zamanlar
derinden etkilemiş insanlarla yeniden buluşmak
isteyenlere. Ama buluşmanın katı kuralları vardır. Ölen
kişinin daha önce kimse tarafından çağırılmamış olması
gerekir; çağrıya kulak vermeyi reddedebilir kavuşma
yalnızca dolunay ışığı altında gerçekleşebilir. Hirase,
yaşamının en kırılgan anında kendisine incelikle yaklaşan
o ünlüyle görüşmek ister. Kibirli bir adam, çok sevdiği
annesinden aile ocağına dair saklı gerçeği öğrenmeyi
arzular. Ölümcül bir kazadan sonra bir genç kız, eski
dostuna son bir soru yöneltmek ister. Her buluşmada
okurun önüne serilen büyüleyici ipuçlarıyla şefkatin,
merhametin ve bağ kurmanın dokusundan örülmüş

duygusal hakikate ulaşmak için yol gösterilir. Peki sen kimi
görmek isterdin? 288 SAYFA.
(ATHİCA YAYINLARI)
//
En dikkat çekici kadınlar, kendini seven kadınlardır
ÜMİT Orman’dan AŞK. Sen hiç aşık oldun mu? Tanrının
insanoğluna verdiği, daha doğrusu bahşettiği dört
hormonu da harekete geçiren, kurumuş ağaç dalından
çiçek açtıran, gökteki yıldızları iple aşağıya indirebilen
yegâne güç Aşk'ta. Kanserli hücreyi onaran kırılmış ayak
bileğini kaynatan, bakışlarınla karşındakinin içini eriten
yegâne duygu Aşk. ... En dikkat çekici kadınlar, kendine
aşık, kendini seven kadınlardır. Onların aralarında öyle bir
özgüven vardır ki, nereye girseler kendilerine baktırırlar.
Kadının umurunda bile değildir ona çevrilen gözler, o
kahveciye girer, kahvesini alır ve gülümseyerek çıkar.
Bunu başarabilmek öyle kolay değil. 112 SAYFA.
(A7 KİTAP)
//
Arınış, yolunu kaybetmiş ruhlara uzatılmış bir hatırlayış
bahçesi...
EMRAH Eker’den ARINIŞ- Zaman Daralırken Genişleyen
Ruhlarımız. Arınış, modern çağın karmaşasında yolunu
kaybetmiş ruhlara uzatılmış bir hatırlayış bahçesi...
Yalnızca zihne değil, kalbe ve ruha da dokunan bu eser;
aşk, tekâmül, kader, numeroloji, enerji ve ilahi sistem gibi
katmanları, şiirle düzyazı arasında akan bir ilham diliyle

anlatıyor. Okurken yalnızca cümleleri değil, kendinizi de
tefekkür edeceksiniz. Kimi zaman Hz. Yusuf’un kuyusunda,
kimi zaman Züleyha’nın gözlerinde, kimi zaman da kendi
ruhunuzun derinliklerinde bulacaksınız kendinizi. Bu kitap
bir başucu rehberi, bir tefe’ül pusulası, bir uyanış
çağrısıdır. Sayfalarını rasgele açın... Belki de aradığınız
cevap çoktan sizi bekliyordur. 232 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)
//
Yaşam, ölüm üzerine uzun bir meditasyon
MATHİAS Enard’tan PUSULA. "Bizler nasıl bir umutsuzluk
hastalığı kapmış olabiliriz?" Gece Viyana'ya çökerken,
hasta ve uykusuz Franz Ritter yatağından geçmişe
savrulur: İstanbul, Halep, Şam ve Tahran yolculukları,
belleğini dolduran sanatçılar, oryantalistler ve kâşifler... Ve
tüm bu anıların merkezinde, Avrupa ile Ortadoğu
arasındaki gerilimin ortasında duran ulaşılmaz aşkı Sarah.
Kitap, belleğin ritmine kapılmış bir zihnin kıvrımlarında
dolaşırken klasik müzikten tasavvuf ezgilerine, Goethe'den
Aragon'a uzanan kültürel bir harita açar. Yazar akademik
araştırmanın heyecanını ve kayıp duygusunun derinliğini
ustalıkla harmanlarken, Doğu ile Batı arasındaki çekimi
kişisel bir yaraya dönüştürür. Fransa'nın en prestijli
edebiyat ödülü Goncourt'a, ayrıca ülkemizde Talât Sait
Halman Çeviri Ödülü'ne değer görülen bu roman, modern
edebiyatın sınırlarını zorlayan, kurguyla düşünceyi zarifçe
buluşturan bir zihin yolculuğu. 504 SAYFA.
(EVEREST YAYINLARI)
//

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.